08-03-2015, 01:17 AM
40 bin gemi zabiti işsiz kaldı
Yapılan hukuki düzenlemelerle son 7 yılda, 40 bin gemi adamı işsiz bıraktırıldı. Bu konuyu irdeleyelim...
Gemi personelinin çalışma koşullarını; Gemi Adamları, Eğitimi, Sertifikalandırılması ve Vardiya Tutma Esasları Uluslararası Sözleşmesi (STCW) belirliyor. 1978'de düzenlenen STCW'yi, Türkiye 1989'da tanıdı.
Uluslararası sözleşmelerin, iç hukukumuzda kanun hükmünü kazanabilmesi için, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın imzası ile Bakanlar Kurulu'ndan geçmesi gerekiyor. STCW, 14 yıllık gecikmeyle, 29.10.2003 yılında çıkan Bakanlar Kurulu kararı ile kanun niteliğine büründü. Burada dikkat çekilen nokta; kanunun geçmişe dönük olarak kabul edilmesi. Sözleşmenin yürürlük tarihi 1989'a çekiliyor.
Geçtiğimiz gün, 2003'te örgütlenen Tüm Denizciler Derneği yöneticileri ziyaretime geldi. Haziran ayından bu yana dertlerini kamuoyuna anlatmaya çalışan dernek yöneticileri, takip ettiğim kadarı ile Hürriyet'te Yalçın Bayer'in, NTV'de Celal Pir'in haber konusu olmuşlardı.
Dernek yöneticilerinin iddialarına göre, 40 bin gemi zabitinin işsizliği ile sonuçlanan yasal düzenlemeler, STCW'ye aykırı.
STCW ile iç hukukumuzda yapılan düzenlemenin çeliştiği temel nokta; alaylı - okullu ayrımını pekiştiriyor.
STCW güverte zabitlerini ikiye ayırıyor:
500 gros tondan büyük gemilerde görev yapanlar ve 500 gros tondan küçük olup, yakın kıyısal sefer yapan gemilerde görev alanlar. Bizde ise, "500 - 3000 gros ton arası gemiler" diye bir sınıf ortaya çıkıyor. Bu durumda 7 yıl önce uluslararası gemilerde sefere çıkabilen gemi zabitleri, neredeyse Beşiktaş - Üsküdar hattındaki takalardan öte geçemeyecek.
Güverte, vardiya zabitleri, Denizcilik Müsteşarlığı'nın yetkilendirdiği, 2 bin dolar karşılığında, Ekol Denizcilik ile Yüksek Denizcilik Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri'nin verdiği 4 aylık kurslara katılıyorlar. Ancak buradan "sınırlı vardiya zabiti" belgesiyle mezun olanlar, mesleklerini dünya denizlerinde yapabilmek için İngiltere'de eğitime gidiyorlar. Tabii 6 aylık eğitim faturası da 12 bin dolara çıkıyor.
Dünyada 50 bin gemi adamı açığı var. Dünya denizlerinde çalışan 200 bin Filipinlinin ülkesine kazandırdığı döviz 2.5 milyar doları buluyor. Türkiye'nin uluslararası sularda çalışan gemi personelinin sayısı ise yalnızca 1200.
İşten el çektirilen zabitler, denizlerde mors alfabesinin kullandıldığı dönemden kalma bir sorunu yaşıyorlar. Bu dönemde, 1600 gros ton üzeri gemilerde uluslararası sulara açılıyorlardı. Elektroniğin gelişmesi ile yeni eğitimler alıp, adapte olmalı beklenirken, iş alanları sınırlandırılıyor.
Dernek yöneticileri, hem hukukçu hem de mühendis kimliği ile sektör sorunlarını bilen Denizcilik Müsteşarı İsmet Yılmaz'a (Aynı zamanda 1997'de zabitlik eğitimi veren hocaları) sorunlarını anlatıyorlar.
Yılmaz, "17 Mart'ta, 1997 ve 2002 gemi adamları çalışma koşullarının görüşüleceği komisyona gidin" yanıtını veriyor. Komisyon kararları halen açıklanmış değil.
Gemi adamları tehdit altında olduklarını, resmi makamlardan "I.M.O'nun kara listesine geçersek, haklarınızı unutun" mesajı aldıklarını da belirtiyorlar.
Türkiye, uluslararası denizcilik standartlarını belirleyen I.M.O'nun beyaz listesine ancak 2004 Mayıs'ında girebildi. Denizcikten "sektör" olarak söz etmeye başlayabiliriz!
Serpil YILMAZ
Kaynak: Milliyet
Eklenme tarihi: 08.09.2004
Yapılan hukuki düzenlemelerle son 7 yılda, 40 bin gemi adamı işsiz bıraktırıldı. Bu konuyu irdeleyelim...
Gemi personelinin çalışma koşullarını; Gemi Adamları, Eğitimi, Sertifikalandırılması ve Vardiya Tutma Esasları Uluslararası Sözleşmesi (STCW) belirliyor. 1978'de düzenlenen STCW'yi, Türkiye 1989'da tanıdı.
Uluslararası sözleşmelerin, iç hukukumuzda kanun hükmünü kazanabilmesi için, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın imzası ile Bakanlar Kurulu'ndan geçmesi gerekiyor. STCW, 14 yıllık gecikmeyle, 29.10.2003 yılında çıkan Bakanlar Kurulu kararı ile kanun niteliğine büründü. Burada dikkat çekilen nokta; kanunun geçmişe dönük olarak kabul edilmesi. Sözleşmenin yürürlük tarihi 1989'a çekiliyor.
Geçtiğimiz gün, 2003'te örgütlenen Tüm Denizciler Derneği yöneticileri ziyaretime geldi. Haziran ayından bu yana dertlerini kamuoyuna anlatmaya çalışan dernek yöneticileri, takip ettiğim kadarı ile Hürriyet'te Yalçın Bayer'in, NTV'de Celal Pir'in haber konusu olmuşlardı.
Dernek yöneticilerinin iddialarına göre, 40 bin gemi zabitinin işsizliği ile sonuçlanan yasal düzenlemeler, STCW'ye aykırı.
STCW ile iç hukukumuzda yapılan düzenlemenin çeliştiği temel nokta; alaylı - okullu ayrımını pekiştiriyor.
STCW güverte zabitlerini ikiye ayırıyor:
500 gros tondan büyük gemilerde görev yapanlar ve 500 gros tondan küçük olup, yakın kıyısal sefer yapan gemilerde görev alanlar. Bizde ise, "500 - 3000 gros ton arası gemiler" diye bir sınıf ortaya çıkıyor. Bu durumda 7 yıl önce uluslararası gemilerde sefere çıkabilen gemi zabitleri, neredeyse Beşiktaş - Üsküdar hattındaki takalardan öte geçemeyecek.
Güverte, vardiya zabitleri, Denizcilik Müsteşarlığı'nın yetkilendirdiği, 2 bin dolar karşılığında, Ekol Denizcilik ile Yüksek Denizcilik Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri'nin verdiği 4 aylık kurslara katılıyorlar. Ancak buradan "sınırlı vardiya zabiti" belgesiyle mezun olanlar, mesleklerini dünya denizlerinde yapabilmek için İngiltere'de eğitime gidiyorlar. Tabii 6 aylık eğitim faturası da 12 bin dolara çıkıyor.
Dünyada 50 bin gemi adamı açığı var. Dünya denizlerinde çalışan 200 bin Filipinlinin ülkesine kazandırdığı döviz 2.5 milyar doları buluyor. Türkiye'nin uluslararası sularda çalışan gemi personelinin sayısı ise yalnızca 1200.
İşten el çektirilen zabitler, denizlerde mors alfabesinin kullandıldığı dönemden kalma bir sorunu yaşıyorlar. Bu dönemde, 1600 gros ton üzeri gemilerde uluslararası sulara açılıyorlardı. Elektroniğin gelişmesi ile yeni eğitimler alıp, adapte olmalı beklenirken, iş alanları sınırlandırılıyor.
Dernek yöneticileri, hem hukukçu hem de mühendis kimliği ile sektör sorunlarını bilen Denizcilik Müsteşarı İsmet Yılmaz'a (Aynı zamanda 1997'de zabitlik eğitimi veren hocaları) sorunlarını anlatıyorlar.
Yılmaz, "17 Mart'ta, 1997 ve 2002 gemi adamları çalışma koşullarının görüşüleceği komisyona gidin" yanıtını veriyor. Komisyon kararları halen açıklanmış değil.
Gemi adamları tehdit altında olduklarını, resmi makamlardan "I.M.O'nun kara listesine geçersek, haklarınızı unutun" mesajı aldıklarını da belirtiyorlar.
Türkiye, uluslararası denizcilik standartlarını belirleyen I.M.O'nun beyaz listesine ancak 2004 Mayıs'ında girebildi. Denizcikten "sektör" olarak söz etmeye başlayabiliriz!
Serpil YILMAZ
Kaynak: Milliyet
Eklenme tarihi: 08.09.2004